|
|
|
© 2007-2009 seckin-umut.tr.gg--
Hakları saklı falan değildir, isteyen istediği bilgiyi kopyalayıp alabilir.
Sadece Yazılarımızı Anlaşılır Biçimde Yazalım
|
|
 |
09.03.2008 Pazar
Hani şu " Türkiye bizim iktidarımızda gelişmiştir, fakirlik bizim iktidarımızda azalmıştır " diyen Receptonya varya, bu yazı ona cevaptır.
Mutluluğun resmi yok, ama yoksulluğun var !
Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) hazırladığı rapora göre, 2006 yılında, kentlerde yoksul ve aç sayısı azalırken, kırsal kesimde yaşayanlar arasında açların sayısı arttı. ATO’nun Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı, "2006 Yılı Yoksulluk Çalışması" verilerinden hazırladığı "Yoksulluğun Resmi" raporuna göre, gelir dağılımındaki uçurum, kentlerle kırsal kesim arasında derinleşti. 2006 yılında 2005 yılına göre, "gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını yeterince karşılayamayanlar" olarak tanımlanan yoksulların sayısının 1 milyon 751 bin kişi azalarak 12 milyon 930 bin kişiye gerilediği ifade edilen raporda, aynı dönemde, "gıda yoksulluğu" olarak da ifade edilen ve bir insanın beslenmek için bir günde alması gereken asgari 2100 kaloriyi alamayan ’aç’ların sayısının ise Türkiye genelinde 623 binden 539 bine düştüğü belirtildi. Bu tablo yerleşim yerleri bazında ele alındığında ise kentsel yerleşim yerlerinde yoksul ve aç sayısı azalırken, kırsal yerleşim yerlerinde yoksul sayısının azaldığı, açların sayısının arttığının görüldüğü kaydedilen raporda, şöyle denildi: "Yani nüfusu 20 binin altındaki yerleşim yerlerinde yoksulların bir bölümü ’kefeni yırtıp’ yoksulluk sınırının üzerinde yaşamaya geçerken, daha büyük bir bölümü yoksulluktan da geriye giderek ’ekmeğe muhtaç’ hale geldi. Kırsal bölgelerde, yoksul sayısı 288 bin azalıp 8 milyon 706 bine gerilerken, aç sayısı 182 bin artarak 521 bine ulaştı. Yani kırsal kesimde yaşayan 106 bin kişi yoksulluktan kurtulurken, 182 bini açlık sınırına geriledi. 2005 yılında, ülke genelindeki ’aç’ların yüzde 54’ünü oluşturan 339 bin kişi kırsal kesimde yaşarken, 2006 yılında bu oran yüzde 97’ye yükseldi. Bir başka söyleyişle, Türkiye’deki açların neredeyse tamamı kırsal bölgelerde yaşadı." TÜİK’in 2006’da dört kişilik hanenin açlık sınırını aylık 205 YTL olarak açıkladığı kaydedilen raporda, açlık sınırında yaşayan dört kişilik bir ailenin bir ferdinin ayda 51,25 YTL harcayabildiği; günde 171 YKr ile tüm gıda ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalan bir ferde öğün başına 57 YKr düştüğü belirtildi. " 5,3 MİLYON ÇOCUK YOKSUL " Rapora göre, yoksulluk en çok çocukları vurdu. 2006 yılında Türkiye genelinde yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı yüzde 17,81 seviyesinde iken, çocuklarda bu oran yüzde 25,23 oldu. 2006 yılında 15 yaş altındaki 5,3 milyon çocuğun yoksulluk içinde, yani yeme, barınma, sağlık ve eğitim gibi insani ihtiyaçlardan mahrum yaşamak zorunda kaldığı, 5,3 milyon yoksul çocuğun 1,7 milyonunun kentlerde, 3,6 milyonunun kırsal bölgelerde yaşadığı vurgulandı. " SOĞANIN CÜCÜĞÜ BİLE, AÇLAR İÇİN HAYAL " Dört kişilik bir ailede, kişi başına açlık sınırı 2003 yılında 42 YTL iken, 2006 yılında 51,25 YTL’ye yükseldiği; fert başına açlık sınırının 3 yılda yüzde 22 arttığı, buna karşılık, enflasyon hesaplamasında kullanılan 125 gıda maddesinden 67’sinin fiyatlarındaki artışın daha fazla olduğu dile getirildi. Raporda, "fakirin zengin olunca yemeyi hayal ettiği ’soğanın cücüğü’ bile 3 yıllık dönemde açlık sınırının üzerinde, yüzde 26,8’lik oranda arttı" denildi. " GÜNDE 458 KURUŞU BOZDUR BOZDUR HARCA " TÜİK’in verilerine göre, 2006 yılı yoksulluk sınırının dört kişilik hanede aylık 549 bin YTL olduğu ifade edilen raporda, şöyle denildi: "Yoksulluk sınırında yaşayan dört kişilik ailenin 230 YTL’yi gıda, 319 YTL’yi de gıda dışı harcamalar için ayırdığı hesaplanıyor. 2006 yılında, yoksulluk sınırında yaşayan dört kişilik ailede kişi başına düşen günlük harcama tutarı ise 458 YKr oldu. Bir kişi, günlük 192 YKR’ye karnını doyururken, barınma, giyinme, sağlık, eğitim ve yakacak gibi tüm ihtiyaçları için harcayabileceği miktar 266 YKr oldu. Yani, yoksul vatandaş, günde 458 YKr’yi bozdurup bozdurup harcayarak bütün ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı." " MUTLULUĞUN RESMİ YOK AMA YOKSULLUĞUN VAR " ATO Başkanı Sinan Aygün, rapora ilişkin değerlendirmesinde, kentsel ve kırsal kesimde yaşayanlar arasındaki farkın uçuruma dönüştüğünü, insanlara yaşadıkları yerde iş ve aş imkanı verilemezse göçün, buna bağlı olarak kentlerde de sorunların artacağını dile getirdi. "Bu gelir dağılımına bakıldığında mutluluğun resmi yok ama yoksulluğun resminin var olduğu görülüyor" görüşünü ifade eden Aygün, şunları kaydetti; "Türkiye’de yoksulluğun resmine bakılarak ekonomide gelişmek için ne yapılacağına karar verilmesi gerekiyor. Türkiye tarımdaki nüfusu azaltıp sanayiye kaydırarak gelişmeye çalışıyor. Ancak sanayide de yeterli gelişme olmadığı için kırsal kesimdeki insanlarımız ’aç’ yaşamaya mahkum kalıyor. Türkiye bir an önce teşvik sistemini verimli hale getirerek uygulamaya koyup, üretim yapan, istihdamı artıran bir ülke haline gelmek zorundadır.".
|
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
Açılma-Saçılma 2009-2010 kış koleksiyonu !!!
Türkiye Cumhuriyeti bügün tarihi
günlerinden birini daha gördü,
belli ki 2010'a kadar sürecek bu
"açılma-saçılma" belki de 2010
yılında da devam edecek.
Bugün belki de bir daha yapmaya
kimsenin cesaret edemeyeceği tarihi
bir hata yapıldı. halkımızın deyimiyle
"Kürt Açılımı", Bakanbaş'ın deyimiyle
"Milli Birlik Projesi", yalaka medyanın
deyimiyle "demokratik açılım".
Mecliste konuşulmaya-tartışılmaya başlandı.
Bakanbaş ve bu projenin
yapımcı-yönetmeni iç hastalıklar
uzmanı te-beşir ve bakanbaş
yalakaları "Açılma-Saçılmayı"
Meclis'e getirdi.
Getirdi de, getirirken bir kere
gidipte şehitlerin ailelerine,
gazilerimize, suçsuz halde
öldürülen vatandaşın ailesine
sordu mu "bizim böyle bir
çalışmamız olacak, siz bu
çalışma hakkında neler söylersiniz" diye
sormadı tabii, çünkü bu proje
abd-israil yapımı.
abd başkanı varken-geçen
sene yalancıktan bağırdığı
peres varken-kendi yandaşları varken-
kendi partisine oy atanlar varken;
neden bunların dışındaki
vatandaşa sorsun ki.
bir kere ülkesini gönülden
seven birisi, böyle bir çalışmayı
ülkenin gündemine oturtmaz,
bu gündemin üzerinden
oy almaya kalkmazdı.
bu kadar yolsuzluk yapıldı,
ergenekon adlı soruşturma
açıldı suçsuzlarda hapse atıldı.
ama bunlar gurur yapıp istifa
etmediler tersine yaptıkları
işler için gururlandılar.
zaten onurlu gururlu haysiyetli biri olsaydılar iktidarının 1. yılı dolmadan istifa eder giderlerdi
örnek verelim, bunlar gibi yolsuzluk yapanlar ne yapmış kendilerine :
* http://www.hurriyetusa.com/haber/haber_detay.asp?id=20064
** http://www.netgazete.com/News/601062/eski_guney_kore_devlet_baskani_roh_moo-hyun_ihtihar_etmis.aspx
*** http://www.guncelle.com/dunyadan-haberler/629768-bir-aylik-bakan-istifa-etti.html bu adresleri kopyala yapıp.(bilmeyenler için) yukarıdaki www.... ile başlayan satıra yapıştırın ve enter'e basın.
bunlardan güzel örnek mi olur.
2. Başlık: "DEMOKRATİK Mİ ?"
Sen iktidarsın ya, hani sen dedin ya, 22 temmuz seçimlerinin akşamı "bize oy verene de oy vermeyene de aynı mesafe de olacağız".
Madem aynı mesafedesin;
mecliste senin çıkarına uymayan, bir tasarı olduğunda neden red oyu veriyorsun.
bu "DEMOKRATİK Mİ ?"
Hakkını isteyen vatandaşa neden "ananı da al git" diyorsun.
bu "DEMOKRATİK Mİ ?"
"Açılma-Saçılma" göbek adlı bebeğinin ismini "Milli birlik yada kardeşlik" koydun.
Peki bu "Açılma-Saçılma" madem kardeşlik projesi, sen nasıl olurda yabancı devletlerin "TERÖRİST" ilan ettiği, 30.000 küsur Askerimizi-korucularımızı-vatandaşımızı, daha minnacık küçücük, daha yaşını doldurmamış bebekleri öldüren köpeğe " SAYIN" dersin.
senin kardeşlik anlayışın bumu. milleti birbirine düşman etmek mi "Milli birlik yada kardeşlik" projesi.
bu sence ve senin gibiler için "DEMOKRATİK Mİ ?"
neden sadece yaptığın işleri söylüyorsun da (ondanda sen ve sana oy verenler yararlanıyor) faturalara, ekmeğe, benzine, sabah işinin yada okulunun uzaklığı 1yada2 vesayitlik olan vatandaşın bindiği otobüse, deniz taşıtlarına, trenlere, ücretli köprülere, vergilere, tüm faturaların "Sabit Ödeme Tutarı'na" ve daha bir çok şeye yaptığın zamları söylemiyorsun.
bu "DEMOKRATİK Mİ ?"
İŞÇİLERİN-MEMURLARIN MAAŞLARINA ZAM YAPMIYORSUNDA, NEDEN YUKARIDA YAZDIĞIM MADDELERE ZAM YAPIYORSUN.
BU "DEMOKRATİK Mİ ?"
İnsanların bir bölümünün istemediği bir şey demokratik olur mu ? veya insanların bir bölümü destek verdi diye bu açılım demokratik olur mu ?
Boşuna uğraşmayın bu açılım meclisten geçmez, eğer ki geçerse, işte o zaman Allah Muhafaza iç savaş çıkar.
1970'lerde olduğu gibi: sol-sağ---dini sömüren-solcu---sağcılar-kürtler----alevi-sünni
böyle bir şeyin olmasını en kötü vicdana sahip birisi bile istemez
Ve Umarız bu "Açılma-Saçılma" Meclisten geçmez....
|
|
|
 |
|
|
|
|